
Ben cümleme başlarken diğer arkadşlarım gibi değil de hayat hikayemi anlatarak başlayacağım ve bazen de biraz ağır konuşacağım aramızda alınanlar üzülenler belki de bazen tebessüm edenler olacağına eminim.
Başlıyorum ;
Okula yeni başladığım zamanı hiç unutamıyorum, daha henüz 6 yaşındaydım. Babamla beraber kayıt için Antalya'nın bir köy okuluna gittik. Daha ilk gün olmasına rağmen okul da manasız bir hareketlilik vardı. Ben şaşkın şaşkın etrafıma bakınırken. Çocuklar dışarıdaki çeşmeden kovalarla sınıflara su taşıyorlardı. Bir baktım, o da neydi!! bir çocuğun elinde paspas diğeri kovadan su döküyor. sınıfları ve koridorları temizliyorlar. Ben ve babam koridordaki sulara basmamak için atlaya atlaya müdür odasına doğru ilerledik. babam müdür bey ile konuşurken ben de etrafa öylece bakınıyordum. Babam Okul müdürüne bir miktar para verdi ve kayıt işlemini yaptı.. Biraz sonra babam ve ben dışarıya doğru ilerledik. Babam gitmesi gerektiğini ve benim okulda kalmamı söyledi. Okulda temizlik yapıldığı için ben de dışarıya çıktım ve bir köşede oturdum. bazı arkadaşlar benim de temizlik işine yardım etmemi söylüyorlardı ama ben kaçtım. Çünkü ben temizlik yapmaya gelmediğimi biliyordum.
Ben ilkokula başladığımda işte durum bundan ibaretti. Okulun ilk günü okulda hademe diye bir şey yok. varsa bile öğretmenler çay götürmek ve çay demlemek ile meşgul. daha ilkokulda olmasına rağmen hayata kötü bir başlangıç yapan çocuklar, kalem kitap yerine paspas ve kova ile uğraşıyor. kokulu silgi yerine sınıfın toz kokusunu içine çekiyorlardı. Kırsal kesimde yaşamış olanlar anlattıklarımı çok iyi anlayacaklarına inanıyorum..
Gel zaman git zaman İlkokul 3. sınıftayım.. benim çok çalışkan olmama rağmen, babam aldığımız kitapların parasını çağu kez okulun ikinci döneminde ödemişti. Çünkü, parayı verecek daha öncelikli yerlerimiz vardı.nereye mi? Bakkala olan borcumuz gibi. bir sonraki sabah tekrar ekmek alabilmek için kabaran borcunun bir kısmını ödemesi gerekiyordu. Çünkü bakkal deftere aldığımız ürünlerin fiyatını yazmak yerine o ürünlerin isimlerini yazardı. Bu da bize çok kötü sonuçlar doğururdu. nasıl mı? 50 lira bakkala borcun varsa bir ay sonra 75 hatta 100 e yakın olurdu. çünkü bugün misal 1 liraya aldığınız ekmek, çay, şeker neyse ertesi gün 1,5 hatta 2 katına çıkmış. Çay, şeker dedim ama şekeri öyle herkes alamıyor. Çünkü bakkal bile zor alıyor. bundan dolayı o dönemlerde borcu olan batağa sürüklenirken, parası olanlar paralarını gün geçtikçe kat kat arttırıyorlardı... kitap meselesinden konu açılmışken ilkokul 4. sınıf öğretmenime de çok teşekkür etmeyi unutmayayım. Çünkü kitap okul açıkdıktan bir hafta sonra dağıtılır ve parası sonraki günlerde toplanırdı. Her pazartesi öğretmenim kitap parasını vermeyenlerin listesini çıkarır ve sınıfta okurdu. yaklaşık 2 ay yani 8 defa ben her zaman ''sonra vereceğiz diye'' cevap verrirdim. son haftalara doğru öğretmenim beni sınıf dışında çağırdı ve şöyle dedi '' merak etme Ömer ben kitap işini hallettim'' dedi. ben nasıl olduğunu sorunca : '' ben verdim'' dedi. Çünkü o dönem kitap parsını veremedik..
Aklıma gelmişken şunu da ekleyeyim. Sorunlar sadece bunlardan ibaret değildi. Yanlış hatırlamıyorsam orta okula yeni başladım muhtemelen 2000 li yıllar. O günlerde okullar soba ile ısınırdı ve her öğrenci velisinden okula yakacak yardımı yapılmasını para veya bir yük odun şeklinde diye talep edilirdi. Bazı aileler veremedi, tabi ben de bunlara dahilim. nasıl versinler ki kendi evine yakacak odunu bulamıyor. Her neyse kışa girince çoğu aile yakacak yardımı veremediği için odun çok erken biterdi ve bazı zamanlar soba yanmazdı bile sınıfta. Ama nedense öğretmenler odası sıcacık olurdu. Bunu nasıl mı biliyorum. Çünkü okul nöbetçisi diye bir şey var. Bu nöbetçi öğrenci, okul kapısının girişinde durur ve öğretmenler seslendiği zaman öğretmenlerin istediklerini yapardı. Çay getir, dosyaları filanca öğretmenine imzalat getir gibi, bu yolla öğretmenler odasına girip çıkmışlığımız için o odanın hiç soğumadığına birçok kez şahit oldum. Neyse, tabi buna şöyle çözüm bulmuştu mudur bey; odun yardımı yapmayan her öğrenci evden kucağında bir soba kovası kadar dediğimiz miktarda odun getirecekti ve kendi sınıfına bırakacaktı Bu şekilde de çoğu kez okula elimde odun ile gitmişliğim de oldu. Ne günlerdi be hatırladıkça hüzünleniyorum.. :(
İşte ben bunları çektim çekmeyen bilemez...
Bazı siyasetçilerimiz var eğitime destek vereceğiz diye bağırıyorlar şimdi. O büyüklerime buradan sesleniyorum: Biz bunları yaşarken siz neredeydiniz…! . (sanıyorum mesaj yerine ulaşmıştır.)
Her neyse devam edelim,
Şuan kardeşim yine aynı okulda. ama bazı değişiklikler var.. Onlardan da biraz bahsedeyim isterseniz,
- Ben okuduğum günlerde kitap parası derdi ile uğraşırken. Kardeşim okula gittiğinde kitaplarını paketlenmiş bir şekilde sırasında buluyor.
- Ben okuduğum günlerde bilgisayarla 6. sınıfta tanışmıştım ve okulda toplam 6 bilgisayar vardı ve elektrik kesintisi yüzünden bilgisayar dersini kitaptan takip ederdik. Şimdi kardeşim ise her öğrenciye bir bilgisayar düşecek şekilde 4. sınıfından beri bilgisayarla haşır neşir.
- Ben okuduğum günlerde öğrenciler tuvalete gitmek ve su içmek için dışarı çıkarken, şimdi kardeşim 3 katlı okulunda ve her katında içme suyu çeşmesi ve tuvaleti ile rahat rahat eğitim görüyor.
- Ben okudum zamanlarda okullar soba ile ısınır ve her öğlenci velisi okula odun yardımı veya bunun parasını verirdi, şimdi okullar artık merkezi ısıtma sistemi sayesinde artık rahatça eğitim görüyor
- Ben ortaokulda iken üniversiteyi hayal bile edemezken, kardeşim şimdi ilkokulda olmasına rağmen gideceği bölümü şimdiden belirlemiş bile ve Sağlık Meslek Lisesine şimdiden hazırlanıyor.
Benim hikâyem İşte böyle. 2002 den sonra Türkiye'de çok şey değişti. Ben daha önceleri Üniversitenin hayalini kuramazken. Şimdi Üniversitede Mühendislik okuyorum. Ve aileme de hiç yük olmuyorum. Nasıl mı? Çünkü K.Y.K kalıyor ve 240 lira bursum ile eğitim hayatıma maddi sıkıntılarım olmadan devam ediyorum ve geleceğe dönük hayallerim değil artık amaçlarım ve projelerim var. İnanıyorum ki 2023 de daha ileri ve daha çağdaş genç bir nesil ile istikrarla hep beraber ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesine yükselteceğiz.
ÖMER ULUĞ